22 Bölüm
10:39:32
1. Bölüm
Salonda bahçedekilerin kahkahaları işitilebiliyordu.
Süreyya, canı sıkılanlara özgü bir tahammülsüzlükle, “Çılgın kız!” diye söylendi.
Balkona açılan büyük kapıdan parmaklığa dayanmış, dışarıya baktığı görülen hanımı dönüp, “Fakat bu gece hava ne güzel!” dedi.
35:52
2. Bölüm
Suat onları sıkmadan akşamı etmek için ruhunu tüketti. Süreyya’yı bütün bütün kızdırmak istiyormuş gibi hava o kadar sıcak, o kadar durgun olmuştu ki hepsi baygın baygın perdelerin arkasına sinen serince gölgeye sığınmışlardı.
36:26
3. Bölüm
Bir daha on gün sonra Baker’in önünde rast geldiler.
Necip, Beyoğlu’na doğru yürürken arkasından birinin kolundan tuttuğunu hissetti, dönünce Süreyya’yı gördü:
– Oo, nereden böyle?
Öbürü elinden tutup Baker’e doğru yürüyerek:
– Ya sen? dedi. Kırklara mı karıştın, ne oldun? Bizi yarı yolda yalnız bırakmak...
05:22
4. Bölüm
Bununla birlikte o pazar Ada’ya gideceğine oraya gitti.
Ve vapur Boğaziçi’ne koşturan halkla taşarak, Köprü’den çözülüp Boğaz’ın mavi sinesine gömüldükçe bu kendisi için bir rahatlama, gitgide çoğalan bir ferahlık oldu.
33:45
5. Bölüm
Birbirlerine karşı ilk günlerin istek ve huzuruna benzer böyle bir bağlılıkları vardı. Buraya geldiklerinden beri hayatları hep huzurla, hep yeni isteklerle geçiyordu. Süreyya’nın çocukça sevinmeleri, delilikleri oluyordu. Ve bu, Suat’ın kalbindeki sıcaklığın okşanmaya ihtiyacı olan coşkularında büyük bir saadete sebep oluyordu.
46:26
6. Bölüm
Suat, ara sıra gözlerini dikişinden kaldırıp yeşil köpüklü denizde beyaz yelkeniyle uçan kotraya bakarak, dalgın, yalnız, meşguldü. Kalbi sürekli bir çarpıntıyla onu işini bırakıp gözleriyle sandalı takip etmeye ve aramaya yöneltiyordu. Süreyya’nın verdiği teminata rağmen şiddetli rüzgârlarda teknenin devrileceğinden korkuyordu.
17:46
7. Bölüm
Necip bu sefer bir hafta mütemadiyen Pazarbaşı’nda kaldı.
Sabahları Süreyya’nın ısrarlarına karşı koyamayarak kotrada ona eşlik ediyordu. Süreyya’nın kotra hevesi kendisine her şeyi ihmal ettirecek raddeye gelmişti.
36:44
8. Bölüm
Bundan sonra geçirdiği günler, birkaç günün kâbusundan sonra birçok senelerden beri tanımadığı huzurlu bir hayat oldu. Sessizlik ve hoş kokular içinde denizle, gökyüzüyle yaşayarak, kendini gittikçe daha çok kucaklayan bu mahremiyete varlığını teslim ederek, bütün tercihleri başka bir gücün etkisiyle yapılarak, günlerin akıp gitmesine kayıtsız kalıyordu.
45:33
9. Bölüm
Suat başını dikişinden kaldırıp kapıdan giren Necip’e bakarak, “Oo, sizde bir hazırlık var?..” dedi.
Öbürü eldivenlerini giymekle meşgul, sakin göstermeye çalıştığı bir sesle, “Evet, kaçıyorum” diye cevap verdi.
22:15
10. Bölüm
Suat’ın şakaklarında evvela soğuk bir ter, sonra şiddetli bir hararet, bütün başını harap eden bir zonklama ortaya çıktı. Derin bir iğrenme içinde bu tasavvurun ne kadar haince, ne kadar murdar bir şey olduğunu düşündü; sonra dadısının sözlerini dinlemediği halde bile onun, “Meydan vermemeli” diye kulaklarını yırtan sözüne hak verdi.
27:12
11. Bölüm
O kadar helecan ve korkuyla beklenen bu görüşme, bilakis pek sade ve sakin oldu. Necip için Suat korktuğunun aksine gayet sakin ve ifadesiz, Suat için Necip gayet hürmetkâr ve mütevazı davrandılar. Necip, “Anlamamış” dedi, Suat, “Fark etmemiş” diye düşündü. Bunun için hayatları endişesiz, rahat ve huzurlu başladı.
14:27
12. Bölüm
Öğleden sonra Suat piyanoda, Necip’in sabahleyin İstanbul’dan, “Size yeni iki eser!” diye getirdiği Mascagni’nin İris’i ile Puccini’nin Tosca’sını çalmaya çalışıyordu. O, iki saattir bunların zorluğu içinden çıkmak için uğraşırken Süreyya birkaç gecedir Necip’le beraber çıktıkları lüferciliğin verdiği merakla zokaları temizliyordu.
31:19
13. Bölüm
Yağmur ince, soğuk, şimdi oradan, şimdi buradan küçük helecanlarla koşuşan rüzgârların elinde çırpınarak, inatçı, rahatsız edici yağıyordu; bir kış yağmuru denilecek inat, renksizlik, neşesizlik vardı.
39:57
14. Bölüm
Bu bir müddet sadece bakışlarla konuşulan bir hayat oldu. Sanki kalpler bütün söylemek istediklerini, Suat’ın arzularını, emirlerini, Necip’in şükran ve aşkını anlatmak için gözleri memur etmiş gibi gözler bu sadece kendilerinin anlayacakları manalarla sonsuz güzellikler oluşturdu.
13:02
15. Bölüm
Ertesi gün öğleden sonra Tarabya tepelerine çıktılar.
Hava sabahleyin kalın ve geniş bulut tabakalarıyla örtülü ve yüklüyken bunların altından öğleye doğru güneş kurtulmuş, hafif bir lodosla birleşerek bulutları dağıtmış, etrafı, yükseldikçe hissedilen ılık bir yaz esintisi kaplamıştı.
35:05
16. Bölüm
O zaman hatta son haftaların saadetini bile gölgede bırakacak kadar büyüleyici bir hayat devresi başladı.
Necip’te bu büyük aşkta onu sürekli artan bir canlılığa ve ferahlığa yönelten bir hayret vardı; en son heyecan noktasına ulaştım zannettikten sonra şimdi öyleleri oluyordu ki hep evvelkilere üstün geliyor, hiçbir zaman bu kadar müddet ve bu kadar şiddetle mesut olmadığını itirafa mecbur oluyordu.
28:26
17. Bölüm
Vapur, birçok defa o kadar ümit ve emelle işittiği düdüğünü bu sefer acılığıyla yüreğini oynatarak keskin keskin öttürüp iskeleden kalktığı zaman, “Her şey bitti!” ümitsizliği gittikçe köpüren bir hırs ve hiddete, bir şey yapmak mümkün olmadığı için adeta cinnet derecelerine gelen bir öfkeye dönüşüyordu.
18:20
18. Bölüm
Artık ne bir iş, ne bir kitap, ne de piyano hevesi vardı; havaların nispet gibi pek parlak olduğu bu ikinci üçüncü günü akşamlara kadar sıkıntıdan, hiddetten boğulurken aklına cenneti düşünür gibi ara sıra Pazarbaşı’nı getirirdi.
31:41
19. Bölüm
Hacer pencerede birden, “Oo” dedi.
Suat ne var gibi baktı, öteki başını çevirmeyip cama yapışarak, “Necip’le Süreyya!” ve birden helecanla sararan Suat’a manalı bir gözle bir saniye bakıp sonra cama yapışarak:
– Artık elbette gelir... Siz burada mısınız değil misiniz... Bütün yaz iki kere gelmedi.
22:00
20. Bölüm
Necip o gün akşama kadar kalbinde zehir ve ölümle kalmaya mecbur olduktan sonra bir zindandan kurtulur gibi oradan çıkınca, oradayken kendini sokağa atıp serbest kalırsa rahat edeceğini zannederken, şimdi yalnız, bütün endişeleriyle, bütün felaketleriyle yalnız kalınca harap oldu.
19:29
21. Bölüm
Bu sefer Necip konakta bir hafta görünmedi. Suat evvela bundan memnun olurken gittikçe endişe ve kasvet gelmeye başlıyor, onun varlığından da yokluğundan da kederlendiğini görüp, “Ah bu aşk ne acı bir yaraymış, ne uğursuz şeymiş!” diyordu.
24:07
22. Bölüm
Fatin bu gece pek şendi. Üç gecedir iddialar, öfkeler, inatlarla devam edip sonunda kesinlikle bu geceye bırakılan bu son oyun beyefendinin alışılmış bir küfrüyle son buldu, pullar bir tarafa zarlar bir tarafa fırladı.
54:08